Evrencan Gündüz: “Bu proje sayesinde yeni bir enstrüman çalmayı öğrendim"
Red Bull 60 Seconds Solo ile ilgili ne düşünüyorsun?
Red Bull 60 Seconds projesi kesinlikle çok heyecan verici ve insanı anında içine alan etkileyici bir proje. Bu projenin içinde olduğum için mutluyum.
Böylesine otantik bir proje sana ilk geldiğinde aklından neler geçmişti?
Böylesine otantik bir projede kültürümüzün güncel müzik titreşimleriyle bir araya gelmesi ve bunun için Red Bull’un beni düşünmesi tabii ki epey bir heyecanlandırdı ve özellikle bu projeyle birlikte yeni bir enstrüman öğrenmek harika bir deneyimdi. İnsanın çok kısa sürede, yüksek performansla bir şarkı icra etmesi bir müzisyen için adeta onun aşması gereken eğlenceli bir sınav gibiydi. O yüzden çok keyifli bir proje olduğunu düşünüyorum.
Peki proje sürecini, çekimleri biraz anlatabilir misin? Mesela 60 saniyede birden fazla enstrüman çalmaya çalışmak nasıl bir his?
Aslında potansiyelimi deneyimlediğim ve performans anında sınırlarımı zorladığım, yani yapabildiğimin en iyi ve en hızlı versiyonunu sunmaya çalıştığım gayretli bir süreçti. Bence müzisyenler için böyle meydan okumalar her zaman eğlencelidir. Benim için de öyleydi, çok keyif aldım. Seçtiğim enstrümanın önce kökenini anlamak, kimlerin çaldığını ve enstrümanın nasıl bir kültürden geldiğini anlamak için bizzat kendi isteğimle bu işin ustası olan tambur üstatlarına danışıp onları saatlerce dinledim. Enstrümanın yapısını anlamaya çalıştım ve birkaç kere onları ziyaret ederek gamları, makamları öğrendim. Sonrasında da kendi tambura yaklaşımımı ve ritmik anlayışımı ortaya koyarak elimden geleni yapmaya çalıştım. İleride yine heyecanlanıp tamburla bir parça yaratabilirim, neden olmasın. Zaten evimde de tambur var.
Daha önce benzer bir deneyimin olmuş muydu ya da bu tarz bir klipte yer almış mıydın?
Belki olmuştur ama hatırlamıyorum, şu an ilk hatırladığım bu proje.
Müziğe olan sevgin Ray Charles ile başladı diye biliyoruz... Ama diğer yandan da blues sizde bir aile geleneği gibi. Ray Charles’ın ailede nasıl bir etkisi var?
Ray Charles, blues’un kökenini çok derinden hissetmiş biri. Hayatının konu olduğu filmin yıllar sonra bile benim gibi genç bir insan tarafından izlenmesi ve bu kadar büyük bir etki bırakması, aslında blues müziğinin, Ray Charles’ın ve dolayısıyla müziğin de ölümsüz olduğunu gösteriyor. Yani bendeki etkisi çok büyüktür... Müziğin ne kadar büyük kitlelere ulaşabildiğini ve kalplere nasıl dokunduğunu çok iyi anlamama neden olan bir müzisyendir Ray Charles.
Bence müzisyenler için böyle meydan okumalar her zaman eğlencelidir. Benim için de öyleydi, çok keyif aldım
Gitar çalmayı 14 yaşında kendi çabalarınla öğrenmişsin ve ardından baban Asım Can Gündüz sana bir gitar hediye etmiş. O hediyeyi aldığın anı hatırlıyor musun, biraz anlatabilir misin?
Gitarımı aldığımda inanamadım çünkü üstünde ismim yazıyordu ve hayatımda ilk defa bu kadar çılgın bir hediye almıştım, böylesine çılgın bir hediye verilmişti bana... Gerçekten çok severek çaldım ve hala da çok severek çalıyorum. Bu hediyenin gitar çalma hevesimdeki etkisi çok büyüktür, çok kıymetlidir.
Baban senin için nasıl bir ilham kaynağıydı?
Babam bana geniş ufuklar açan, perspektifimi genişleten, hiç duymadığım müzisyenleri duyuran ve bu müzisyenlerin tarzıma etki etmesini sağlayan, aslında müziğime çok olumlu katkılar yapan bir insandı, o yüzden ona çok teşekkür ediyorum. Kendisi insanın yaşını kendisinin belirleyebileceğini de öğretti bana. Sevginin aslında içten, gerçek ve olduğu gibi özden geldiğini öğretti. Kendine ve özüne gösterdiği hürmet ve özen gerçekten benim için ilham vericiydi. Yaptığı işe duyduğu saygı, kıyafetinden konuşmasına, hayatındaki her şeye gösterdiği titizlik, hayatı nasıl eforsuz ve şükürle yaşayabileceğimizin büyük bir kanıtı oldu.
Bir dönem vapurda müzik yaptığını biliyoruz. Atmosfer nasıl oluyordu? İlk performansını hatırlıyor musun mesela?
Evet, ilk vapur performansımda heyecanlandığımı ve utandığımı hatırlıyorum. Hatta biraz da stresli olduğumu anımsıyorum. Ama ilk birkaç turu atlattıktan sonra artık insanların ortasında birden şarkı söyleyen bir müzisyen olma heyecanımı ve o ilk zamanlarda bu heyecanla gelen korkuyu atıp aslında kendimi sahnelere hazırladığımı o büyük sahnelere çıktığımda fark ettim. Çünkü sahneler benim yuvammış da ben de insanlara yuvamdan şarkı söylüyormuşum gibiydi. Bunu da bana hissettiren aslında vapurların ve sokağın benim yeni yuvam olmasıydı. Dolayısıyla vapur müziği beni aslında kariyerime hazırlayan, yine potansiyellerimle tanıştığım çok özel bir başlangıçtır.
Kendi şarkılarını yazmaya ne zaman başladın peki? Nelerden ilham alıyorsun, nasıl işliyor şarkı yazma süreci?
Kendi şarkılarımı yazmaya 17 yaşında başladım. Hem kendi yaşadığım hem insanların yaşadığı deneyimlerden ilham alarak ve onları simülasyondan geçirerek şarkılarımı yazarım. Yani her zaman yaşadığım şeyleri değil, hayal simülasyonlarımın içinde kendi yaşadığım maceraları ve aşkları da yazarım, müziğimle yaşarım.
Şu ara kimleri, neleri dinliyorsun?
Şu aralar Afrikalı ve Arap Blues müzisyenleri dinliyorum. Şu ara karmaşık şeyleri kafam kaldırmıyor.
Seni harekete geçiren müzik türleri neler?
Benim enerjimi harekete geçiren müzik türleri, şamanik köklerimizden geldiğini düşündüğüm ve bol tekrarlı ritmik şarkılar. Karışık olmayan, bizi belli bir yerde tutan ve onun içerisinde bize bir alan yaratmaya başlayan bu müzikleri çok seviyorum. Biz müzisyenler aramızda bunlara "groove'lu müzikler" diyoruz. Bence bunların kökeni bizim şamanik hissiyatlarımıza dayanıyor çünkü bir şeyin sürekli tekrar etmesi artık onu düşünmemenizi sağlıyor ve onun sayesinde içinizde sessizleşiyor. Yani benim içimi sessizleştiren ve iç keyfimi, iç akışımı artıran şeyler sürekli kendini tekrar eden groove'lu müzikler diyebilirim.
Son zamanlarda üzerinde çalıştığın ve bizimle paylaşmak istediğin bir proje var mı?
Son zamanlarda “Çare Ol Bana” adlı bir single üzerine çalışıyorduk Naz Özgülüş ile. Tüm aranjesi ve sözlerini birlikte yaptığımız, sıcacık bir kalp iyileştirme şarkısı olarak görüyorum. Tam da bahar ve yaz havası önümüzdeyken dinlemenizi tavsiye edeceğim, varoluşumuzdaki sevgiye dokunacak çok özel bir şarkı. Sırada "Bu Bir Rüya" adlı single çalışmam var, çok yakında sevenlerimle buluşacak. Kendisi funky ve hareketli bir pop şarkısı aslında. Bu aralar popçu oldum! Ama en kısa zamanda yeni 45'lik plak çalışmalarımla, 70’ler ve 80’ler sound'una geri döneceğim.
Geçmişte ya da gelecekte "yapmak isterdim" dediğin bir şey var mı?
Aynı zaman diliminde olsaydık Woodstock Festivali'nde, 70’lerdeki herhangi bir grubun herhangi bir müzisyeni olmak isterdim. Hiçbir şeye vurmasam bile dinleyici olmayı çok isterdim. Bir de Ratatouille gibi kült bir Disney ya da Pixar çizgi filmine müzik yapmayı çok isterdim.