Yedi yaşındaki Cristina Zenato büyüyünce bir sualtı parkı görevlisi olmak istiyordu. "O yaştaki bir çocuğun suda uzun süre kalmasına izin verilmez, zamanı biraz uzattığınızda birisi mutlaka size sudan çıkmanızı söyler," diye anlatıyor tecrübeli köpekbalığı eğitmeni. Onun bitmek tükenmek bilmeyen su aşkı bir süre sonra yolunu Grand Bahama adasına çevirecek ve otelcilik sektörüne merak saran Cristina adada bir dalgıç olarak çalışmaya başlayacaktı. Daha sonra adanın en büyük dalış merkezi UNEXSO'nun baş dalgıcı olacak olan bu genç kadın, Karayip resif köpekbalıkları sayesinde suya olan özlemini gidermeyi başarmış ve hayalindeki çalışma ortamını bulmuştu. Zenato şu anda 43 yaşında ve tam 21 yıldır köpekbalıkları ile dalıyor ve her yıl ortalama 1.800 dalgıca da bu muhteşem doğa olayına şahit olabilmeleri için rehberlik ediyor.
En temel sorudan başlayalım. Köpekbalıklarını nasıl besliyorsun?
Gözleri elinizdeki yiyeceklerde olan 20 Karayip resif köpekbalığı ile etrafınız sarılmışsa, öncelikle çok sakin olmanız lazım. Yiyeceğe odaklanan ve yaklaşarak zaman zaman size sürtünen bu balıklar yüzünüzdeki maskeyi öteye fırlattığında işinize devam etmeniz ve metanetinizi korumanız şart. Üzerinizde taşıdığınız 8 kiloluk koruyucu giysi ile suda dengenizi sağlamak oldukça zor ama önemli olan köpekbalıklarıyla iyi bir bağ kurarak işe başlamak.
Peki nasıl kuruyorsun bu bağı?
En önemli nokta, işi oluruna bırakmak. Bir köpekbalığını uyku haline sokmak için onu veya sonuçları zorlamak size bir şey kazandırmaz. Gururunuzu bir yana bırakın ve onun size gelmesini bekleyin. Artık aşağıya indiğimde onlar kendiliklerinden gelip kafalarını göğsüme dayıyorlar, ellerime ve dizlerime yatıyorlar. İşte gerçek bir bağ kurduğunuzda olacak olan budur.
Onları nasıl ayırt ediyorsun?
Büyüklükleri, üzerlerindeki işaretler ve renk tonları bunu kolaylaştırıyor. Mesela bir "Büyükanne" var. Diğerlerine göre daha büyük, daha geniş ve yaşlı bir kadın gibi derisi daha mat. Ve de oldukça yavaş...
Youtube'da olay yaratan bir videon var...
Hangisi? Sanırım tek gözü kör olan "Sisli Göz" ile olanı diyorsun. Bir gözü, aynı kaplan köpekbalıklarınınki gibi tamamen simsiyah. Kendisine dokunulmasından hoşlanmazdı. Bir gün üzerinde bir kanca ile gelmişti ve ben de onu çıkartarak hayatını kurtarmıştım. Onunla ilk tanışmamız bir pazartesi günü olmuştu. Ağzından sarkan bir olta ucu olduğunu gördük ama sonra ortadan kayboldu. Perşembe günü olduğunda ise ikinci defa yanımızda belirdi.
Perşembe günü ne oldu?
Ağzından sarkan kablo parçasını görebiliyordum. Ona yaklaştım ve biraz okşadım. Kancayı çıkartmak için her hamle yapışımda biraz daha öteye yüzüyordu. En sonunda elimi ağzına sokarak kancayı almayı kafama koydum. Bunu başardım fakat bu defa da öteye doğru yüzerken kuyruk yüzgeci suratıma çarptı. Video bir anda viral oldu ama insanlar sadece o son ana şahit oldular. Hayvanı sakinleştirmek için yaklaşık 30 dakika uğraştığımı görmediler tabii ki.
Peki şimdi?
Sisli Göz artık en cana yakın köpekbalıklarımdan biri oldu.
Cana yakın demişken, onları bir evcil hayvan gibi televizyon izlerken kucağına alıp okşamak istediğini söylemişsin bir defasında da.
Evet bu doğru. Burada televizyonumuz yok ama bir kitapla da olabilir...
İnsanları köpekbalıkları hakkında en çok şaşırtan şey ne?
Köpekbalıkları insanların zannettiğinden çok daha zeki canlılar. İletişim kurmak için çok temel bir yöntemleri var. Birbirlerine ne yapmaları gerektiğini anlatan direktifler veriyorlar. Mesela Sisli Göz'den sonra birçok köpekbalığının ağzından kanca çıkarttım. Köpekbalıklarının resmen bana doğru yaklaşıp ağızlarındaki metalleri gösterdiklerine şahit oldum. Sanırım bu duruma düşenler bir şekilde haberleşip, "Hey dostum, şurada bir kanca çıkarıcı var, ona git" diye haberleşiyorlar. Elimizdeki vakalar bunu neredeyse kanıtladı.
Belgesel kanallarında sizin yaptıklarınız gösterildikçe insanlar "ne çekici meslek" diye düşünüyor olmalı.
Babam bile PVC'den bir besleme tüpü yapmış ve her gün suya ringa balıkları atarak köpekbalıklarını besliyor. Ona biraz daha balık kanı eklemesini önerdim. Saçlarım her zaman arı yuvası gibi ve işim gereği asla makyaj yapamıyorum. Tırnaklarım bile yok denecek kadar kısa çünkü hepsi giydiğim zincir zırh sayesinde doğal olarak törpüleniyor.
Senin icat ettiğin "Köpekbalığı gibi olmak" terimini biraz açıklar mısın?
Bunun anlamı durmak ve o an öylece kalmak, bütün uzuvlarınızla gerinmek ve hayret içinde izlemek. Köpekbalıkları onları yemlemek için aşağıya indiğimde ve elime bir parça yem aldığımda aynen böyle yapıyorlar. Çok ilginçtir, yemi onlara ikram etmediğiniz sürece kesinlikle elinize atak yapmıyorlar. Bazen bu durumdayken gözlerimi kapatıyorum ve etrafımda yüzdüklerini hissediyorum.
Peki sizce bu bir "rüya meslek" mi?
Bu bir ayrıcalık. Ve tabii kimse artık bana sudan çıkmamı söyleyemiyor.
Cristina Zenato'nun kliplerini izlemek ve ona dalarken nasıl katılabileceğinizi öğrenmek için cristinazenato.com adresini ziyaret edebilirsiniz.