Futbol filmleri biz futbolseverlerin gündemden, "tarafımızdan" uzaklaşarak bu güzel oyunun özüne dönmemizi sağlıyor. "Hayat fena halde futbola benzer”, "Futbol asla sadece futbol değildir" gibi efsane sözlerin boşuna sarf edilmediğini, o filelerle buluşan topun aslında her zaman sadece skoru değil bir insanın hatta bir ulusun hayatını değiştirdiğini görebiliyoruz.
Aşağıdaki listede futbola uzak olanların bile büyük bir keyifle izleyeceği 12 film yer alıyor.
Bobby Robson: Bir Menajerden Daha Fazlası (2018)
Listemize çok yakın tarihli bir belgesel filmle başlayalım. Efsane menajer Bobby Robson’ın futbola adanmış hayatını konu alan belgesel, muhteşem arşiviyle büyülüyor. Sanki belgesel değil de adeta Bobby Robson’ın kendisini oynadığı bir film izliyoruz İngilizlerin dev arşivi sayesinde. ‘90’ların ortasında Barcelona’nın başındayken yaşadıklarına tanık olurken, bir anda '60’lara, Robson’ın oyunculuk ve ilk teknik adamlık deneyimlerine kadar ışınlanıyoruz. Netflix’in en iyi yapımlarından biri kesinlikle. Finalde Gascoigne’le birlikte gözyaşlarınızı tutamamanız çok olası.
Damned United (Lanet Takım), 2009
Derby County ve Nottingham Forest’ı adeta yoktan var eden, futbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyi teknik adamlarından biri olan Brian Clough’u konu almış muhteşem bir biyografik futbol filmi. Damned United, Brian Clough’un (Michael Sheen) başarılarından daha çok Leeds United’ın egolu oyuncuları ve "kazanmak için her şey mübahtır" felsefesiyle olan mücadelesini anlatıyor. Her futbolseverin en az bir kere izlemesi gereken bir film.
Green Street Hooligans (Yeşil Sokak Holiganları), 2005
Matt (Elijah Wood), Harvard Üniversitesi'nden atıldıktan sonra Londra’daki ablası Shannon'ın (Claire Forlani) ailesiyle birlikte yaşamaya başlar. Burada Pete (Charlie Hunnam) ile tanışmasıyla kendisini "şiddet sever" karakterlerin içinde bulur. Çünkü Pete ve arkadaşları, İngiltere'nin en sert futbol kulüplerinden "Green Street Elite" adlı fanatik taraftar grubunun bir parçasıdır. Bu kült film bizi futbolun saha tarafından biraz uzaklaştırıyor ve İngiltere’de holiganlığın tavan yaptığı döneme götürerek, tribün şiddetinin acımasızlığı ve anlamsızlığına vurgu yapıyor.
Ket Felidö A Pokolban (Cehennemde İki Devre), 1961
Sadece futbol içerikli olanlar arasında değil, genel olarak sinema tarihinin en iyilerinden biri. II. Dünya Savaşı döneminde oynanan bir maç. Taraflardan biri Hitler’in doğum günü için kurulan Alman futbol takımı, diğeri ise toplama kampındaki savaş esiri Macarların oluşturduğu bir takım. Zoltán Fábri’nin gerçek bir hikayeden esinlenerek çektiği bu filmde, Macar savaş esirlerinin destansı hikayesine tanık oluyoruz. Ayrıca 1981 yapımı Escape to Victory de bu efsane Macar filminden esinlenmişti.
Heleno (2011)
Belki de öfkesini kontrol etmeyi, hayatını şekle koymayı başarmış olsaydı bugünlerde adı Pele’den bile sık anılacaktı. Brezilya yapımı bu şahane filmde 1940’ların efsane oyuncusu Heleno de Freitas’ın (Rodrigo Santoro) gerçek hayat hikayesine uzanıyoruz. Heleno, Botafogo’da yıllarca takımının en değerli oyuncusuyken biraz takım arkadaşlarıyla kötü giden ilişkisi, biraz da Boca Juniors’dan gelen rekor teklif sebebiyle sevdiği kulübünden ayrılmak zorunda kalır. Sonrasında yakalandığı hastalıkla beraber hayatı alt üst olmaya başlar... Acaba en büyük hayali olan, yeni inşa edilmiş Maracana mabedinde sahaya çıkabilecek midir?
United (2011)
Manchester United’ın "Busby’nin Bebekleri" olarak anılan, yaş ortalaması 22 olmasına rağmen rakip tanımayan efsane takımının gerçek hikayesi. 1958’de Münih’te gerçekleşen trajik uçak kazasında 8 futbolcusunu kaybeden takım, bugün hala tarihin en iyi futbol takımlarından biri olarak gösterilir. Bobby Charlton’ın (Jack O'Connell) genç bir oyuncu olarak karşımıza çıktığı filmde, dönemin genç kaptanı Duncan Edwards’ın (Sam Claflin) ölüm döşeğindeyken hala takımını düşünüp sarf ettiği, "Önümüzdeki Wolves maçı çok önemli, o maçı kazanmalıyız!" sözünü de tekrar akıllara kazımayı başarıyor.
Montevideo, Bog te video! (Montevideo, Tanrı Seni Korusun), 2010
Dünya Kupası’nın ilki, yani Uruguay’daki 1930 Dünya Kupası’nda dördüncü olmayı başarmış Yugoslavya Milli Takımı’nın hikayesini izlediğimiz bu eğlenceli ve şahane film, aynı zamanda Balkan futbol kültürüne dair çok zengin bir kaynak niteliğinde. Ayrıca hala ünü dillerden düşmeyen eski Yugoslav derbilerinin neden bu kadar önemli olduğu sorusuna da cevap buluyoruz.
Pelé: Birth of a Legend (Pele: Bir Efsanenin Doğuşu), 2016
Adından da anlaşılacağı üzere, 100 dakikalık yapımda Pele’nin hayat hikayesini izliyor ve bir efsanenin yükseliş hikayesine tanık oluyoruz. Brezilya’nın fakir mahallelerinden birinde büyüyen ama sıra dışı oyun tarzıyla sıyrılan genç Pele (Kevin de Paula), babasına söz verdiği gibi ülkesine Dünya Kupası’nı kazandıracak ve bunu takımıyla birlikte oynadığı geleneksel futbol tarzıyla yapacaktır. Bu büyük hikaye daha iyi sunulabilir, daha iyi bir film yapılabilir miydi? Evet… Ama yine de söz konusu Pele biyografisiyse izlemeden geçilmemeli. Film, Pele’nin konuk oyuncu olarak devreye girdiği sahneyle de bize küçük bir sürpriz yapmayı ihmal etmiyor.
Dar Alanda Kısa Paslaşmalar, 2000
"Hayat futbola fena halde benzer" repliğiyle başlayan efsane film, bu sözü aklımıza kazımasıyla birlikte aslında nasıl bir senaryo izleyeceğimiz hakkında da daha en baştan tüyo veriyordu. Serdar Akar’ın yönettiği gerçek hayat hikayesinden esinlenilmiş Dar Alanda Kısa Paslaşmalar’da Hacı’nın (Savaş Dinçel) yıllarca teknik direktör olarak üzerine titrediği Esnafspor’un amatör liglerden yükselme mücadelesine tanık oluyoruz. Ancak bir profesyonel futbolcu (Rafet El Roman) dışında tamamen esnaflardan oluşan takımın o mücadelesi sadece toprak sahalarda olmayacaktı; ekonomik dertler, aşklar, kırık kalpler, en az kendilerinden daha yüksek bütçeli takımlar kadar onları zorlayacaktı. Amatör futbol ruhunu izleyene çok iyi yansıtan film, futbolu seven veya sevmeyen herkesin mutlaka izlemesi gereken nitelikte…
Amatör futboldan ve orada yaşanan mücadeleden söz etmişken, Çaybaşıspor ve Mezarlıkspor’un öykülerine de bir göz atın deriz (hemen aşağıda). Listemize devam etmek için sayfayı kaydırabilirsin.
Goal! (Gol), 2005
Çok gerçekçi bir hikaye olmasa da Santiago Munez’in (Kuno Becker) sokak futbolundan keşfedilerek, dünya yıldızına dönüşmesini izlemek oldukça eğlenceliydi. Munez’in hikayesi bir devam filmiyle taçlandırılsa da ikinci film ilk filmin tadını vermeyi pek başaramamıştı. Öte yandan her iki filmde de gerçek futbol yıldızlarını konuk oyuncu olarak görmek oldukça şıktı.
Looking for Eric (Hayata Çalım At), 2009
Panik ataktan muzdarip Eric Bishop (Steve Evets), güne her gün odasındaki devasa Eric Cantona posterine bakarak uyanan bir Manchester United taraftarıdır. Bir gün bir mucize olur ve Eric, hayranı olduğu Eric Cantona’yı hayatının içinde bulur. Cantona, artık onun hayat koçu olacaktır… Bu film futboldan ziyade hayata odaklansa da sırf Eric Cantona’nın "hayatının hareketini" anlattığı sahne için bile defalarca izlenebilir.
Escape to Victory (Zafere Kaçış), 1981
Michael Caine, Sylvester Stallone gibi ünlü oyuncuların yanı sıra Pele, Bobby Moore ve Ardiles gibi futbol efsanelerini izlediğimiz filmde, II. Dünya Savaşı sırasında esir düşen bir grup müttefik askerin işgal kuvvetlerinin ellerinden kaçma planları konu ediliyordu. Nazi subayları propaganda amaçlı olarak mahkumlardan oluşan takıma karşı bir maç ayarlar, ancak karşılarında hiç beklemedikleri bir takım bulurlar. Ardiles’in maç sahnesinde yaptığı gökkuşağı çalımı da filmi futbolseverler için ayrı bir noktaya taşıyor.
Hemen aşağıdaki listeler de ilgini çekebilir!