İlhan Mansız'ın Senegal'e attığı altın gol
© Martin Rose/Bongarts/GettyImages
Futbol

Futbolun Kaderini Değiştiren 6 Kural

Salih Demirci, dünyanın en popüler sporunun kural değişiklikleriyle zaman içindeki evrimini yazdı.
Yazar: Salih Demirci
5 dakikalık okumaPublished on
Futbol giderek hızlanıyor, kurallar da peşi sıra değişiyor. Hızlanan oyuna adapte edilen yeni kurallar kadar geçmişten de birçok örnek var. Futbolun kural kitabı kutsal değil, fakat yapılan tüm değişikliklerin amacı aynı: Oyunu hızlandırmak.
Buradan hareketle, futbol tarihinde yaşanan kritik kural değişikliklerini listeledik.

1. Ofsayt

Şimdiki hâli biraz karmaşık, ama başlangıçta çok daha ilginçti. Ragbi’den devşirilen kurallar ile oynanan oyunda ileri doğru verilen bir pası almak ofsayt sayılıyordu. Dolayısıyla asıl amaç top sürmek, dripling ile topu rakip kaleye taşımaktı. Futbolun kurumsallaşmasının ilk yıllarında bu kural, ‘pası alan oyuncunun rakip kaleye göre konumu, rakibin 3 oyuncusunun gerisinde olmalı’ şeklinde değiştirildi ve pas vermek önem kazandı. Fakat bir oyuncunun sürekli savunmanın arkasını süpürmesi, maçların skorlarını kısırlaştırdı ve stadyumlara gelen taraftar sayısında ciddi bir azalma yaşandı. Bunun üzerine 1925 yılında yapılan köklü değişiklikle ofsayt kuralı, hepimizin bildiği ‘pası alan oyuncunun rakip kaleye göre konumu, rakibin 2 oyuncusunun gerisinde olmalı’ hâline geldi. Aradan geçen zamanda esası aynı kalmak üzere çeşitli ekleme ve çıkarmalarla hücum eden takıma avantaj sağlama yönünde gelişmeye devam eden kural, bugün de futbolun en mühim unsurlarından biri.

2. Geri pas

Bir kural değişti ve bir oyuncu tipi, bu kural nedeniyle başkalaştı. Geri pas kuralı yok iken, 1992 yılından önce kalecilikte ayak becerisinin ağırlığı çok düşüktü, zira kaleciler kendilerine atılan pasları eline alıyor ve oyunu degaj ile yahut el ile yeniden başlatabiliyordu. Bu durum 1990 Dünya Kupası’nda abartılı şekilde uygulanmış ve birçok takım, kalecisini zaman geçirmek için kullanmıştı. Nitekim o güne dek kaleciler, daima topla en çok buluşan oyuncular oluyorlardı. Geri pas kuralı geldikten, yani bilinçli atılan pasları kalecilerin elle kontrol etmesi yasaklandığından beri işler değişti. Oyunun artan hızı gittikçe ivmelendi ve bugün, üst düzey takımlar için kalecinin top kurtarma meziyeti kadar top tekniği de önemli; tabii Manuel Neuer her iki tarafın da mükemmel olduğu bir istisna…

3. Kartlar

Sarı ve kırmızı kartların çıkışı aslında çok eskilere dayanmıyor. Hikâye şudur ki, 1966 Dünya Kupası’nda İngiltere forması giyenlerden Jack Charlton, turnuvadaki Arjantin maçından sonraki gün gazetede adını ihtar alan oyuncular arasında görür. Kendisinin bu durumdan haberi yoktur, zira maçın hakemi Rudolf Kreitlein, Almanca’dan başka dil bilmemektedir. İhtar aldığını Charlton’a Almanca söylemiş, Almanca bilmeyen Charlton ise bundan bir şey anlamamıştır. Bunun üzerine, bilhassa uluslararası turnuvalarda yaşanabilecek bu tür sorunları önlemek adına 1970 Dünya Kupası’yla birlikte sarı ve kırmızı kart uygulamasına geçildi. Trafik ışıklarından hareketle renkler belirlendi ve daha önce hakem tarafından oyuncuya sözlü olarak iletilen ihtar sarı kartla, ihraç ise kırmızı kart ile ifade edilir oldu.

4. Altın/Gümüş gol

1990 Dünya Kupası’nda oyunun çok yavaşlatıldığı tartışmaları, geri pas kuralı kadar normal süresi berabere biten maçlara da yansıdı. Yorgunluk ve tedbir, uzatma dakikalarının temposunu çok düşürüyordu ve hızı artırmak amacıyla "Altın Gol" düzenlemesi getirildi. Takımlardan herhangi biri gol attığında uzatmaların kalan süresine devam edilmeyecekti. Nitekim İlhan Mansız’ın Senegal’e attığı gol, Türkiye Milli Takımı’nı yarı finale taşıyan Altın Gol olurken, aynı zamanda bu kuralın bir büyük turnuvadaki son mahsulüydü. Amacına ulaşmadığı gerekçesiyle kural revize edildi ve Gümüş Gol olarak uygulanır oldu. Eğer gol ilk uzatma devresi içinde gelirse ve yeniden eşitlik sağlanamazsa, ikinci uzatma devresi oynanmayacaktı. Fakat bu kural da birçok tartışmaya sebep oldu ve Euro 2004’ün ardından lağvedildi. Şimdilerde uzatmaya giden maçlar, eskiden olduğu gibi yine 120 dakika oynanmaya devam ediyor.

5. Dört cezanın kaldırılması

Eğer savunma yapan oyuncu ya da kaleci, ceza sahası içerisinde bariz gol şansını engelleyici bir müdahale yaparsa bir ceza serisi başlıyordu: Hücum eden takım penaltı kazanıyor, faullü hareketi yapan oyuncu direkt kırmızı kartla oyundan ihraç ediliyordu ve takım eksik kalıyordu. Ayrıca bu oyuncu bir sonraki maç için de cezalı duruma düşmüş oluyordu. Uzun zamandır tartışılan bu durum, maçın gidişatını tümden etkileyen bu ağır ceza serisinin yumuşatılmasını gerektiriyordu. Yakın zamanda yapılan değişiklik, arkadan ve kasti olmadıkça ceza sahası içerisinde yapılan ve bariz gol şansını engelleyen faullere direkt kırmızı kart cezasını kaldırdı. Böylece iki ceza; bir penaltı ve sarı kart ile çözüm bulundu.

6. Başlama vuruşu

Bu yeni değişiklik, basit gibi görünse de kısa zamanda etkisini gösterdi. Santrada yapılan başlama vuruşunda topun rakip yarı sahaya geçme zorunluluğu, kısa süre önce kaldırıldı. Daha önce santra için topun başında iki oyuncu görmeye alışmıştık, fakat artık geriye doğru pas vermek üzere bir tek oyuncu santra yapabiliyor. Zamanla atıl kalmış olan bu kuralın değişmesi, futbol oyun kurallarının yeni değişimlere gebe olduğunun habercisi. Tabii bazen Red Bull Leipzig gibi takımlar, başlama vuruşunu “duran top” kazanmış gibi kullanmıyor değil…

Gelecekte neler olur?

Birçoğu oyunun hızını artırmak amacıyla yapılan değişiklikler, insanın sınır tanımazlığı ve gelişen bilimsel metotlar ile birlikte hedefine ulaşmış görünüyor. Topun oyunda kalma süresi, özellikle üst düzey turnuvalarda artmaya devam ederken, kurallardan doğan boşluklar da varlığını sürdürüyor. Taç atışları, kalecilerin topu oyuna sokma süreleri, ceza sahası içerisinden kullanılan serbest atışta topun ceza sahası dışına çıkma zorunluluğu gibi kurallar, önümüzdeki yıllarda revize edilebilir. Kuşkusuz her şey, daha hızlı ve daha heyecanlı futbol için…